13 Temmuz 2016 Çarşamba

Ankara

Ankara Türkiye'nin bir ili aynı zaman da başkenti. Siyasetin kalbinin attığı yer. 10 bin yıllık tarihi ile varlığı Eski Taş Çağı’na kadar uzanmaktadır. Bu zaman dilimi için de bir çok devletin egemenliği altında yer almıştır. Bize tanıdık olarak ise Selçuklular, Osmanlı İmparatorluğu ve şimdi Türkiye Cumhuriyetinin kontrolü altında oluşudur. Özellik de 1919’dan itibaren Ankara yeni dünya düzeni için ve bir imparatorluğun ömrü üzerinde etkili olacak kararların alındığı şehir olarak tarihte  yerini almıştır.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Mustafa Kemal’in Ankarayı direniş bölgesi olarak ilan etmesi ve Ankara hükumetini kurması İstanbul-Ankara rekabetinin de başlangıcı Kabul edilebilir. Zira İstanbul ve Ankara hükumetleri arasındaki olaylar sonucu bir ülke başlı başına şekil değiştirip günümüz halini almıştır.

1939 yılında başkent olan Ankara Türkiye'nin ikinci büyük nüfuslu şehridir. Ankara'nın sloganı Türkiye'nin kalbi olarak adlandırılmaktadır. Eğer İstanbul’da yaşayan bir vatandaşsanız bilirsiniz ki Türkiye'nin de dünyanın da kalbi İstanbuldur. Ankara ve İzmir ise bu benim şahsi yorumum olmakla birlikte  İstanbul hegemonyası altında varlığını sürdürmeye ve sürekli yeni ergenliğe girmiş bir birey gibi daha iyi olduğunu daima ispat etme çabası olan şehirlerimiz olarak ülkemize renk katmaktalar. Örnekle anlatmak gerekirse İstanbul'a gelen bir ziyaretçinin gideceği,görmek isteyeceği yerler, lezzet durakları daima önceden plana açıktır. 

Ankara’ya gidecekseniz eğer durum biraz farklı şekillenir. Kafanızda soru işaretleri vardır. Ankara mı? Ankara’da yaşanır mı? Bırakın yaşamayı Ankara’da neresi gezilir ki? 

Bu yazının amacı biraz da Ankara’ya karşı olan bu  ön-yargıyı bir İstanbul Beyzadesi olarak kırmaktır J Ankara’da sadece 48 saat geçirdim. Tamamen dışarıdan bir göz olarak ön-yargıyı bıraktım ve gezerek kendim öğrenmeye çalıştım.

 Ankara’ya giriş tabelasını gördüğünüz andan itibaren. Nasıl olduğunu anlayamadığını bir şekilde Ankara havasına anında ayak uyduruyorsunuz. Şehrin girişin de sizleri karşılayan,ilk başta anlamsız gelmesine rağmen Ankara Giriş Kapıları simge olarak değerlendirilirlerse şehre farklı bir hava katmış diyebilirim.Tabi ki bu üçüncü bir gözün yorumudur. Şehirde yaşayan insanlarla sohbet etme şansım bulup mimarileri sorduğumda, benimle pek aynı fikirde olduklarını söyleyemem.

Trafik.. Eğer İstanbul’da trafikle mücadele eden bir bireyseniz Ankara’da dikkatinizi çekecek ilk şey 4 şeritli yollar olacaktır. İtiraf etmek gerekirse bu gerçekten kıskanılacak bir nimet. Ama anlamsız bir 80 km kuralı ile 4 şeritli yol sizin için ağır ağır ilerleyen bir trafik haline geliyor. Bu tabi ki Ankara'nın kusuru değil.Milletçe anlamsız işleri seviyoruz maalesef.

ULUS

Açıkçası Ankara hakkında çok fazla bir bilgim yoktu ve kulak dolgunluğu olarak Ulus’semtinin Ankara için önemli bir meydan olduğunu biliyordum. Sanırım arkadaşım için de böyle olmuş olacak ki konaklamak için Ulus’tan bir otel seçmişti. Ulus'a vardığınız da dikkatinizi çekecek bir anda onlarca şey bulabilirsiniz. Dikkat edin, eğer Ulus meydanına araçla çıkacaksanız  bir anda inanılmaz trafik keşmekeşinin içine düşeceksiniz demektir. Acemiyseniz geçmiş olsun.. Kaza geçirmeniz muhtemeldir. Ulus meydanında sizleri Mustafa Kemal heykeli ,Spor Genel Müdürlüğü,Cumhuriyet Müzesi,Türkiye İş Bankası ve Ziraat Bankası binaları sizleri karşılayacaktır. Eğer bilinçli bir ziyaretçiyseniz görüşünüz ne olursa olsun karşınızda duranın bir tarih olduğunu bilirsiniz. Tanıyanlar bilir. Eski yapıtlara tarihi binalara hayranlığımı gizlemem.Ankara hükumetinin merkezi olan ilk TBMM binası da  zarafetiyle karşımdaydı. 

Ulus meydanından ayrılıp arka sokaklarına indiğiniz an bir İstanbullu olarak ve tahmin ediyorum ki İstanbul'u bilenlerde hak verecektir aklıma Laleli,Aksaray,Karaköy gibi otellerin genellikle konaklamak değil de fuhuş için kullanıldığı semtler geldi hemen. Çevredeki bir kaç esnaftan araç parkı için fikir aldık. Gelen cevaplardan bazıları;

“Burası pek tekin bir semt değil arabanızı sokmazsanız daha iyi olur” 

“Buraya araç park etmeyin, gece kaldırırlar” 

"Yani, Allah'a emanet deyip park edebilirsiniz tabi." 

Biraz da abartmayı seviyoruz milletçe. Hele de yabancı olduğunu anlamayalım. Bizde komşu komşuyu gurbette öpmeyi çok sever. 


Otele yerleşip sahibiyle biraz ayak üstü lafladık. Ankara değişik bir yer kendine has geliştirdikleri lugatları var.Sahibin otel çevrisini tarif edişi şu şekilde;

“Ulus söylendiği gibi tekin değil. Yan sıra pavyonlar ve oteller. Ama valla biz de şaşkınız iki aydır hiçbir olay yok. Zaten bizim otel de sakindir. Genel de çalışanlar gelir kalır öyle uçuş pek olmaz.” 

Uçuş mu ?

Uçuş Ankaralılar arasında fuhuş demekmiş.Kendilerine has pavyon kültürleri var.. Daha önce gelip gidenlerden kulak dolgunluğu vardı ama pavyon hadisesinin Ankara bir kültür olduğu aşikar. Ulus meydanın bir üst sokağında devlet daireleri yer almışken iki sokak aşağısı pavyon ve fuhuş yerleri oluşu bu işin gayet legal bir şekilde işlediğinin göstergesi.Akşam köşe başlarında görebileceğiniz kalın bacaklı performans işçilerine de dikkat etmek gerek.Eğer ulusta bir otel de kalacaksanız muhtemelen uyumanız pek kolay olmayacak.Gerek etraftaki pavyonlardan gelen yüksek sesli müzik gerekse yan odanızdan gelen nahoş sesler size bir süre "neredeyim?" "neler oluyor?" gibi iç dünyanızla derin çatışmaya götürecek sorular ile baş başa bırakabilir.
Buradan aile reislerine sesleniyorum ailece falan gidecekseniz aman diyelim ulustan uzak durun.

Karnımı doyurmak için tekrar dışarı çıkıp bir kaç  yere bakındım. Ankara'nın kendine has bir yemeğinin olmayışı da bir eksiklik. 10 bin yıllık tarihin kendine has yemeği yok yahu. Havası da bir değişken. Dört dağın ortasına kurulmuş şehrin havası öğleden önce sıcak ve güneşliyken akşam yerini serin ve şiddetli yağmura bıraktı. 

Şehri araçsız yürüyerek gezmek detaylarda yaşayan insanlar için büyük avantaj. Çünkü kaçırma payınız çok az.Ulus,Kızılay ve Tunalı,Ankara’da gezilebilecek oturup çay içilebilecek üç farklı mekan. En büyük avantaj da hepsinin birbirine yakın oluşu. Ulustan Kızılay'a doğru bıraktım kendimi. Yine de temkinli olmak için otobüs durağında bekleyen vatandaşlardan birine Kızılay'a bu taraftan mı diye sordum. O an gerçekten de Ankara insanın tabiri caizse ne derece andaval olduğunu anladım. Orta yaşlarda takım elbiseli muhtemelen de memur olduğunu düşündüğüm adam soruyu doğrudan kendisine sorduğum halde cevap vermeyip yüzüme bakıp sakızını çiğneme devam etti. İşin enteresanı bir adamın karşısında bir kişinin dikkatlice ona bakmasına rağmen durakta soruyu işiten diğer vatandaşlar da cevap vermedi. Çaresiz gülüp yürümeye devam ettim. Bilenler bilir Odunluk bu şehir insanlarına fazla yakışıyor :)

 Eğer Ulustan Kızılay'a doğru yürüyorsanız sağ tarafınız da Anıtkabir'i onun biraz çaprazında da 19 Mayıs stadyumunu görmeniz mümkün. Yürüdünüz yol boyunca neredeyse on adımda bir kulağınız aşina olduğu devlet kurumlarının binalarına denk gelebilirsiniz. TİKA gibi. Eğer Ankara sokaklarına alışkın değilseniz yürürken çevrenizdekilere dikkatli bakın. Birbirine omuz atmak için yürüyen buna kilitli başka bir memleket insanı görmedim henüz. Sadece erkekler için geçerli değil üstelik. Hanımlar bile doğrudan omuz atmaya yönelik bir yürüyüş tarzı benimsemiş. Odunluk bu şehirde nesilden nesile, cinsiyet ayırt etmeden geçiyor. Benim dikkatimi çeken bir başka hususta. Doğrudan göz teması kurulan bir memleket. Yalnız dikkatli olun burada kimse gözlerini kaçırmıyor J

Kızılay meydanı size Hitit güneşi heykeliyle karşılayacak. Ulustan geldiğiniz için bu heykelin oradan karşıya geçmeniz gerekli. İşte tam burada size yine hayrete düşürecek bir olayla karşılaşacaksınız. Karşıya geçmeniz için gereken cadde üzerinde trafik ışığı yok aslında gerek yok çünkü hemen 1 metre solunuzda üst geçit var. Ama o üst geçidi kullanan hiç  bir kimse yok. Buna ben de dahilim.Peki nasıl karşıya geçiyorlar?

Önce her iki tarafta da bir müddet insanlar birleşiyor. Muhtemelen içlerinden 1 dakika kadar sayıp daha sonrasında gelen arabaları umursamayıp kendilerine yola bırakıyorlar. Tam bu anda seyir halinde ki arabaların durduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Yola atlamak bir atarsa arabayı yola atlayanın üzerine sürmekte bir atar. Odunluk bu şehirde baki.


Kızılay meydanını bir baştan diğer başa kadar yürüdüm. Kızılay’a örnek verebileceğim İstanbul semtleri Bakırköy veya Kadıköy olur. Cadde boyunca tanıdığım sadece iki mağaza ismi gördüm. Açıkçası memur şehrinde doğal kalmış mağaza isimleri görmek güzel bir ayrıntı. Bunlardan bir tanesi Güncel giyim mağazası. İsmi Güncel ama ürünleri dışarıdan bayan giyim üzerine pek bir alaturkaydı.Biraz yukarı çıkınca Kızılay avm karşınızda. İstanbul’da avmden kusmuş biri olarak burada da avm görmek... Eğer bir şehrin siluetine sıçmak istiyorsanız avm yapın. Kahrolsun bazı şeyler. 

Yargıtay binasının önünden taksi ile Ankara'nın merkezi yerlerinden biri olarak adlandırılan Tunalı’ya gittim. Bir şehrin nabzını ölçebileceğiniz kişiler taksi sürücüleridir. Taksiciyle biraz sohbet ettik. Taksicinin söylediği Ankara da fazla görülecek bir yer olmadığı. Tabi konu elbette de siyasete de geldi. Bunun onun dışında Ankara’da bir çok kişiden daha duydum. Nasıl oluyor da mevcut başkan 25 senedir koltukta kimse cevap veremiyor.

Tunalı’ya giderken büyük elçilikler beliriyor sol tarafınızda. Dipnot,Büyük elçiliklerin sadece başkentte olur. Konsolosluklarla karıştırılmasın.Amerikan büyük elçiliği gönderine çektiği koca bayrakla mide bulandırsa da hemen yukarıda yeni meclis binası bu milletin umut sebebidir...

Tunalı gerçekten de diğer iki meydana göre daha elit. Şunu söylemek gerekirse şehir oldukça hareketli. Üç meydan da farklı saat aralıklarıyla bulunmuş olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ankara’da sanılanın aksine hayat var..Tunalıya indiğiniz an karşınızda starbucks. Starbuck = apple+white mocha. Bizdeki Starbucks havası Starbucks merkez binasını barındıran Seattle Washington’da yoktur.

Unutamadığım olaylardan biride Porsche marka bir araca sahip gencin, yolu popüler kültürün pop müzik alanında performansını icra eden Demet A. ile inletmesi yüksek dozda hayal kırıklığı içerikliydi. İbret alın zevk sahibi olmak parayla satın alınamayacak kadar büyük bir lüks.

Özetlemek gerekirse.Ankara mutlaka görülmeli.Bazı odunlara rağmen  Ankara ön yargısı kırılmalı. Ankara yaşanacak kadar güzel bir şehir.Devletin kalbinin olduğu, devlet kurumlarının peşi sıra dizildiği,bir bütün olarak milletin saygı duyması gereken şehir Ankara.Sadece her şey gibi Ankara'nın emeğe Ankaralının da sabra ihtiyacı var. Her köşe başına fişkiye ile bir şehri kalkındırmak sadece hülya olur. Ankara bugün dünyanın en güzel başkentlerinden biri olmaya hazır. Ama bu haliyle fişkiye başkentinden öteye gidemez.

Not: Bu sınırlar içerisin de hatta Dünya üzerinde  İstanbul’dan daha güzel bir şehir yok. 

İstanbul bir dünya şehridir. (Tem yoluna çıkana kadar J )
   
                                               Sadık Çağatay 

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder